Tarihi modernizmin temellerine uzanan yapı; 1912 yılında kurulmuş, 1914’te ise ziyaretçilere açılmıştır. 2007’de mekanı genişletme amacıyla yenilenen görüntüsü ise ziyaretlerin yoğun ilgisini çekiyor. Polonya-Amerikalı ünlü mimar Daniel Libeskind tarafından “Kristal” (The Crystal) olarak adlandırılan dekonstrüktivist eklenti, cam ve alüminyum malzemenin bir arada kullanılmasıyla oluşturulmuştur.
Yarattığı belirsizlik ve kargaşa hissiyle merak uyandıran yapı, modernizm ve postmodenizim arasında etkileşimli ve dinamik bir köprü oluşturuyor. İnsanlar ve eserlerin mekana hareketlilik kazandırdığı, etkileşimli bir ortam oluşturmayı amaçlayan mimar Libeskind, açıklık ve erişilebilirlik gibi kavramlardan yola çıkarak, halka açık ve kapalı alanlar arasındaki mimari eşiği tasarım yoluyla ortadan kaldırıyor. Yıl boyunca bir milyonun üzerinde ziyaretçiyi ağırlayan müzede Afrika, Avrupa ve Kanada tarihine ait kültürel eserlere yer veriliyor.
Türü yok olma tehlikesi altında bulunan hayvan ve bitkilerin numunelerinin bulunduğu Schad Bioçeşitlilik Galerisi’nde kutup ayılarından, devasa pandalara, beyaz gergedandan dünyanın en büyük çiçeğine sahip Rafflesia bitkisine ait örnekler sergileniyor. Dünya kültür galerisinin olduğu bölümde ise 20. yüzyıl sanatına özgü Çin ve Afrika’dan eserler yer alıyor. Kanada’da önceden yaşayan toplulukların kültürlerine dair de eserlerin yer aldığı bu bölümde 1,000’den fazla esere yer veriliyor. Avrupa’dan Asya kültürüne, birçok farklı topluluğa ait eserin yer aldığı müze her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamaya devam ediyor.